Madde Metni
Taşınmaz malların sınırlandırılması:
Madde 7 – Kadastro teknisyenleri hazır bulundukları takdirde mal sahipleri ile ilgililerin huzurunda, varsa harita, tapu ve vergi kayıtları ile diğer belgeleri, en az üç bilirkişi ile muhtarın bilgilerinden yararlanarak inceler ve mahalline uygular. Teknisyenler, elde ettikleri bilgi ve buna dair kanaatleri her taşınmaz mal için düzenleyecekleri kadastro tutanağına yazarak bu Kanun hükümlerine göre taşınmaz malı sınırlandırır ve hak sahiplerini tayin eder. Sınırlandırma, kadastral harita veya büyütülmüş fotoğraf veya röperli kroki üzerinde gösterilir; ihtilaflı sınırlar ayrıca belirtilir.
Kadastro teknisyenleri, bilirkişilerin bilgi ve beyanlarıyla kanaate varamadıkları takdirde, bunların beyanlarına bağlı olmaksızın, diğer kimselerin bilgi ve şahadetlerine başvurabilirler. Ancak, bilirkişilerin bilgi ve beyanlarına uymayan tespitlerde durumun kayıt ve belgelere dayandırılması ve ayrıca sebeplerinin kadastro tutanağında açıklanması zorunludur.
Kadastro teknisyenleri arasında görüş ayrılığı olduğu veya tarafların dayandıkları kayıt ve belgeler aynı kuvvet ve mahiyette görüldüğü takdirde taşınmaza ait tutanak gerekçesi ile birlikte çözümlenmek üzere kadastro komisyonuna gönderilir.
Çalışma alanı sınırı içinde veya bitişiğindeki taşınmaz mallar ile dışında toplu olarak bulunan taşınmaz mallardan kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerlerin kadastroya tabi olması yolunda iddia vaki olursa, bu Kanun gereğince tahdit ve tespiti yapılarak tutanak düzenlenir ve iddia sebepleri açıklanarak kadastro komisyonuna tevdi edilir.
Bu çalışmalara, istedikleri takdirde Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü temsilcileri de gözlemci olarak katılabilirler.
Gerekçe
Bu maddede taşınmaz malların sınırlandırılması ve hak sahiplerinin belirlenmesine ilişkin esaslar açıklanmıştır.
Madde düzenlenirken 766 sayılı Kanunun 2, 21, 22’nci maddelerindeki tespit usulleri ile ilgili hükümler esas alınmıştır. Ancak, bu hükümlerden farklı olarak kadastro teknisyenleri arasında görüş ayrılığı çıktığı veya tarafların dayandıkları kayıt ve belgelerin aynı kuvvet ve mahiyette olduklarının anlaşılması halinde, taşınmaz mala ait kadastro tutanağının gerekçesi ile birlikte hak sahibinin belirlenmesi için kadastro komisyonuna gönderilmesi ve ayrıca tahdit ve tespit sırasında Hazine hukukunun korunması amacıyla Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile Orman İdaresi temsilcilerinin gözlemci olarak çalışmalara katılabilecekleri esası geliştirilmiştir.
Kanundaki Değişiklikler ve Önceki Metinler
–
Yargı Kararları
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları
–
Hukuk Genel Kurul Kararları
T: 22.04.2015, E: 2013/2061, K: 2015/1256
“ … Somut olayda dava konusu taşınmaz, davacı adına tespit edilen 101 ada 8 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tutanağına göre 25.06.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol niteliği ile tespit dışı bırakılmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 7/4. maddesine göre ” çalışma alanı sınırı içinde veya bitişiğindeki taşınmaz mallar ile dışında toplu olarak bulunan taşınmaz mallardan kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerlerin kadastroya tabi olması yolunda iddia vaki olursa, bu Kanun gereğince tahdit ve tespiti yapılarak tutanak düzenlenir ve iddia sebepleri açıklanarak kadastro komisyonuna tevdi edilir”.
Bu maddedeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, bu çeşit taşınmazlara yönelik olarak açılacak davalarda herhangi bir süre öngörülmemiştir.
O halde, Özel Daire bozma ilamında davanın makul sürede açılmadığına ilişkin belirleme isabetli olmadığından, yerel mahkemenin bu yöne değinen direnme kararı yerindedir. …”
T: 24.09.2003, E: 2003/20-490, K: 2003/510
“ … Kadastro Tapulama dışı bırakma işlemi, taşınmazın geometrik durumu belirlenmediğinden bir tespit işlemi değilse de görevlilerce bir yerin tescile tabi olmadığının saptanarak hukuksal durumunun belirtilmesi nedeniyle öncelikle bir Kadastro/Tapulama işlemidir.
Tespit dışı bırakılan taşınmaz mal hakkında zilyetlikle iktisap koşullarının oluşması halinde Medeni Kanun’un genel hükümlerine göre taşınmazın tescilinin istenebileceğinde asla duraksanamaz.
Bu tür zilyetlikle iktisapta yapılacak işlem; Kadastro ekibince hukuksal durumu belirlenerek, tespit dışı bırakılan bir taşınmazın, kadastrosunun yapıldığı; diğer bir deyimle, paftasının düzenlendiği tarihin kadastro müdürlüğünden sorularak tespit edilmesi ve bu tarihten başlatılarak kazanma süresinin ve koşullarının hesaplanması ve hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesidir. …”
Daire Kararları
7. HD T: 07.09.1999, E: 1999/3342, K: 1999/3614
“ … Kadastro tespitinden doğan davaların dinlenebilme şartları kadastro tespitinin yapıldığı ve tutanağın düzenlendiği güne göre belirlenir. Davacılar tespit tarihinde o yer nüfusunda kayıtlı olmadıklarına göre davadan sonra bu koşulun yerine getirilmiş olması lehlerine bir sonuç doğurmaz. …”
8. HD T: 14.05.2013, E: 2012/8710, K: 2013/7129
“ … Yapılan kadastro çalışmaları sonrası davacı tarafından 18.10.2007 tarihinde makul süre içinde kadastro mahkemesi’ne dava açılarak hak arama yoluna başvurulduğuna, 3402 Sayılı Kanunun 7/4’e göre davada tespit öncesi nedenlere dayanıldığı açıktır. Mahkemece paftasında yol olarak gösterildiği tarihten geriye doğru kazanmayı sağlayan sürenin nazara alınması gerektiği dikkate alınarak, tespit öncesi sebep bakımından iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek işin esası hakkında bir hüküm kurulması, bu konuda mahkeme görüşünün ortaya konulması gerekirken, hatalı şekilde davacının tespit sonrası sebebe dayandığı kabul edilerek 20 yıllık kazanma süresi geçmediğinden davanın reddedilmesi doğru olmamıştır. …”
8. HD T: 18.10.2001, E: 2001/4449, K: 2001/7395
“ .. Tespit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediğinden paftasının düzenlenmesi ile işlemin tamamlandığının kabulü gerekir. Tespit dışı bırakılan yerlerle ilgili mülkiyet uyuşmazlıklarında mülkiyeti kazanma koşullarının hangi tarih esas alınarak inceleneceği ve zilyedliğin hangi tarihte başlamış sayılacağı hususlarının belirlenmesi önemli ve zorunludur. Tespit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında itiraz üzerine Kadastro Yasasının 7/4. maddesine göre tutanak düzenlenerek komisyonca tespit dışı bırakılmasına karar verilmesi veya Kadastro Mahkemesi kararı ile tespit dışı bırakılması hallerinde kadastro komisyonu ve mahkeme kararı ile taşınmazın hukuksal durumu belli olduğundan bu kararların kesinleştiği tarihte tespit dışı bırakma işlemi kesinlik kazanır. Bu tarih mülk edinme zamanının ve zilyedliğin başlangıcında esas alınır. Tespit dışı bırakılan yer hakkında komisyon veya mahkeme kararıyla bir belirleme yapılmamış ve kadastro tutanağı düzenlenmeden pafta düzenlenmesi suretiyle hukuksal durumu belirlenerek tespit dışı bırakma işlemi tamamlanmış ise paftasının düzenlendiği tarih kazanma süresinin ve koşullarının hesaplanmasında esas alınmalı ve öncelikle yukarıda açıklanan hususlar araştırılıp tespit edilmelidir. …”
8. HD T: 15.04.1999, E: 1999/2153, K: 1999/3360
“ … Dava konusu taşınmaz, kadastro işlemi sırasında hukuksal niteliği belirlenerek çalılık yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılmıştır. Tespit dışı bırakılma işlemi de bir tapulama işlemidir. Taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesi ile tespit dışı bırakıldığı tarihte, hak iddiasında bulunan davacıların yürürlükte bulunan Yasa hükmü uyarınca bir itirazda bulunmadıkları gibi çekişmeli yere komşu 969 sayılı parselin kadastroca davacı adına tespit edildiği 1984 tarihinde dava konusu taşınmazın adlarına tespit ve tescil edilmeyerek tespit dışı bırakıldığına dair yapılan tapulama işleminden haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Bu tür yerler hakkında hak iddiasında bulunanlar tarafından; tespit dışı bırakılma işlemine karşı 3402 SK.’nun 7/4. maddesi hükmüne dayanarak taşınmazın kadastroya tabi olması gerektiği şeklindeki iddia ile komisyona itirazda bulunulabileceği kadastro mahkemelerinde itiraz davası açabilir. Tespit dışı bırakılan yer üzerinde hak iddiasında bulunan kişi tarafından takip edilecek yol yürürlükten kaldırılan 766 SK.’nun 2 ve 3402 SK.’nun da 7/4. maddesinde belirtilmiştir. Anılan 7. madde’nin, 4. fıkrasına göre, “kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerlerin kadastroya tabi olması yolunda iddia vaki olursa, bu kanun gereğince tahdit ve tesbiti yapılarak tutanak düzenlenir ve iddia sebepleri açıklanarak kadastro komisyonuna tevdi edilir”. Komisyonca yapılacak işlem ve incelemenin şekli ve süresi de 10. maddede açıklanmıştır. Bu maddelerde öngörülen süreler içerisinde hak iddiasında bulunulmadıkça yani tesbit dışı kalma işlemi yönünden uyuşmazlık çıkarılıp tutanak düzenlenmedikçe tesbit dışı bırakılma yolunda yapılan kadastro işlemi üzerinden uzun süre geçtikten sonra tespit dışı bırakılma tarihindeki niteliğin aksini iddia etmek o tarihte kadastro işlemi ile belirlenen fiili duruma aykırı düşer davacıların dava konusu taşınmazın tesbiti dışı bırakılma işlemine karşı hak iddiasıyla itirazda bulunduğu iddia ve ispat edilmemiştir. Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamalarına göre, tesbit dışı bırakılan bir yerin MK.’nun 639/1 ve 3402 SK.’nun 14 ve 17. maddelerine göre tapuya tescil edilebilmesi için bu yer üzerindeki tasarruf ve zilyetliğin en erken tespit dışı bırakılma tarihinde başlayacağının kabulü ile tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile Yasada belirtilen koşullar altında zilyedliğin sürdürülmesi gerekir. …”
17. HD T: 08.02.1993, E: 1992/12920, K: 1993/1010
“ … 3402 sayılı Yasanın 7. maddesi hükmü ve kararlılık kazanan yargısal uygulamalara göre tesbit harici bırakılma işlemi de bir kadastro işlemidir. Kadastro dışı bırakma işlemine karşı ilgililerin yasa yoluna başvurmalarının biçim ve yöntemi sözü edilen yasalarda gösterilmiştir. Buna göre ilgisi kadastro sırasında taşınmaz başında hazır bulunup kadastro dışı bırakma işlemine karşı uyuşmazlık çıkarmadığı ve tutanak düzenletmediği takdirde artık kadastro dışı bırakma işlemi kesinleşir. Bu durumda hak sahibinin 3402 sayılı Yasanın 12. ve Medeni Yasanın 639. maddelerinden yararlanılarak genel mahkemede dava açması zorunludur. Kadastro komisyonunun tescil harici bırakılmış bir yer hakkında karar vermesi mümkün değildir. Böyle işlem yapılmamışsa bütün sonuçları ile birlikte hükümsüz sayılır. …”