Madde 9

Madde Metni

Kadastro tespitine itiraz:

Madde 9 – Kadastro tutanağı düzenlendikten sonra kadastro ekibi çalışma alanında işlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebilir.

İtiraz, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılır. Bu durumda itirazla ilgili tutanak veya ekleri en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirilir.

İtiraz sadece uygulanan belgelerin geçerliliği hakkında yapılabilir. Bir belgeye dayanmayan itirazlar incelenmez.

İtiraz edenin ilan süresi içinde dava açma hakkı saklıdır.

Gerekçe

Bu madde ile kadastro çalışmalarının süratle sonuçlandırılması ve kadastro komisyonlarındaki iş birikiminin önlenmesi amacıyla 766 ve 2613 sayılı Kanunlardaki mevcut hükümlerden farklı bir uygulama getirilmiştir.

Buna göre, kadastro ekibine kadastro tutanağı düzenlendikten sonra, ekip çalışma alanından ayrılıncaya kadar tahdit ve tespite teknisyenlik veya kadastro müdürlüğü nezdinde itiraz edilebilecektir. İtiraz üzerine kadastro tutanağı ve ekleri en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirilecektir. Yine bu madde ile gelişi güzel itirazların önlenmesi için sadece belgeye dayalı itirazların komisyonca incelenebileceği esası getirilmiş ve itirazı yerinde görülmeyen kişilerde askı ilan süresi içerisinde dava açma haklarının bulunduğu belirtilmiştir.

Kanundaki Değişiklikler ve Önceki Metinler

Yargı Kararları

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları

Hukuk Genel Kurul Kararları

T: 04.03.2015, E: 2014/16/1229, K: 2015/389

“ … tebligat parçasında sadece avukatın adının yazılı olduğu davacıların isminin yazılı olmadığı bu haliyle yapılan tebligatın usulüne uygun bulunmadığı usulsüz tebligat sebebiyle e.ş. mirasçılarının direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararının olduğuna oybirliğiyle karar verilmiştir.”

T: 26.02.2014, E: 2013/7-546, K: 2014/182

“ … dosya içeriğinden davacı iddiasının kadastro öncesine ilişkin olduğu sonucuna varılamadığı, kadastro tespit tutanağının tanzimi tarihinden sonraki olaylara ve haklara ilişkin iddiaların genel yetkili mahkemelerde değerlendirilmesi gerektiğinden Yerel Mahkemenin direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu Hukuk Genel Kurulu’nca benimsenmiştir. …”

T: 01.07.2009, E: 2009/7-272, K: 2009/311

“ … Kural olarak ormanlar üzerinde sürdürülen zilyetlik, süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Mahkemece dava konusu taşınmazın tapu ifraz haritası düzenlettirilmesi, taşınmazın tapu kayıt miktar fazlasından oluşan bölümünün davacı hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir. …”

T: 30.01.2008, E: 2008/7-17, K: 2008/46

Öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre davalardan biri hakkında verilecek hükmün diğer davanın sonucunu etkileyeceğinin anlaşılması halinde davalar arasında fiili ve hukuki irtibatın varlığının kabulü gerekir. Sözü edilen Yüksek Yargıtay Hukuk Dairesinin ilamında da davacıların az yukarıda parsel sayıları belirtilen taşınmazlar hakkında dava açtıkları saptandığına göre bir başka deyişle davacılar arasında taraf birlikteliğinin bulunduğu belirlenmiştir.

Ne var ki mahkemece bu olgu göz ardı edilerek işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. …”

T: 07.12.2005, E: 2005/7-737, K: 2005/703

“ … Kural olarak kadastro davaları lehine tespit ya da kadastro komisyonunca tescile karar verilen gerçek yada tüzel kişiler arasında görülür. Daha açık bir anlatımla kadastro davaları, hakları çatışanlar arasında görülür. Ne var ki, … parsel sayılı taşınmazın tespit malikleri … ile ölü … mirasçıları davaya çağrılarak taraf koşulu oluşturulmamıştır. Taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Bu olgu dikkate alındığında taraf koşulu oluşturulmadan, dava dosyasının keşfe hazır hale getirildiğinden söz edilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. …”

T: 11.05.2005, E: 2005/16-276, K: 2005/336

“ … Taraflar arasındaki uyuşmazlık zilyetliğin niteliğine ilişkindir. Davalılar taşınmaz üzerine ev inşa etmeleri ve ağaç dikmiş olmaları, uzun süreli ve eylemli olarak taşınmazı kullanmaları, onların malik sıfatıyla taşınmaza zilyetlik ettiklerinin karinesini oluşturmaktadır. Bu karinenin aksini ispat yükümlülüğü davacı tarafa aittir. Dinlenen bilirkişi ve tanıklar, kira tarihini, kira şartlarını ve kira bedeli ödendiğini ayrıntılı şekilde açıklayamamışlardır. Bu nedenlerle zilyetlikle iktisap şartları davalılar yararına gerçekleşmiş olup, tutanağın aksi de kanıtlanamamıştır. Bu gerekçelerle direnme kararının bozulması gerekir. …”

Daire Kararları

1. HD T: 22.02.2010, E: 2009/13672, K: 2010/1737

“ … Ne var ki, Dairenin bozma kararı üzerine mahkemece yapılan uygulamada, dava konusu yolun, zeminde mevcut olan güneyden kuzeye doğru devam eden yolun daralan bölümünü teşkil ettiği; fen bilirkişisi krokisinde kırmızı ile gösterilen temel tapunun kapsamında paydaşları arasında bir fiili kullanma biçiminin oluştuğu, her paydaşın payına karşılık kullandığı bölümün kadastro tespitleri sırasında ayrı bir parsel altında kullanan paydaş adına tespit ve tescil edildiği, nizalı bölümünde anılan fiili kullanma biçimine göre yukarıda değerlendirildiği üzere yolun devamı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. …”

7. HD T: 30.03.2011, E: 2010/4218, K: 2011/2013

“ … Dava ve temyize konu taşınmazların yasal (30) otuz günlük askı ilanının 15.07.2008 ve 13.08.2008 tarihleri arasında yapıldığı, davanın ise yasal (30) otuz günlük askı ilanından önce 14.07.2008 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle belirlenmiştir. Hal böyle olunca açılan davanın peşin dava niteliğinde olduğu ve askı ilan süresi içerisinde açıldığının kabulü gerekir. Aksinin kabulü konuyu düzenleyen 3402 sayılı Kadastro Kanununun 11 inci maddesi hükmüne ve hukukun temel kurallarına aykırıdır. O halde mahkemece davanın askı ilanından önce peşin dava olarak açıldığı, bu nedenlerle dava ve temyize konu taşınmazların kadastro tespitinin kesinleşmediği uyuşmazlığın kadastro mahkemesinde çözümleneceği dikkate alınarak taraflardan iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri ayrı ayrı sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. …”

7. HD T: 24.01.2006, E: 2006/26, K: 2006/33

“ … Mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için 1938 parsel sayılı taşınmazın davalı Fatiş adına tespiti üzerine dava dışı Fatma’nın tespite karşı öne sürdüğü itirazın kadastro komisyonunca incelenip incelenmediği adı geçenin itirazı hakkında kadastro komisyonunca olumlu yada olumsuz bir karar verilip verilmediği kadastro komisyonunca karar verilmiş ise komisyon kararının ilgililere tebliğ edilip edilmediği, tebliğ edilmiş ise aleyhindeki komisyon kararına karşı ilgilinin yasal süresinde kadastro mahkemesine dava açıp açmadığının belirlenmesi, dava açılmış ise hazinenin askı ilan süresi geçtikten sonra açtığı davanın sözü edilen davaya katılma niteliğinde sayılacağı düşünülmeli, bundan sonra iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmelidir. …”

7. HD T: 15.09.2003, E: 2003/1798, K: 2003/2365

“ … Taşınmazın tespitine askı ilan süresi içerisinde itiraz etmesi hukuken ve madden olanaksız olan kişinin itirazı geçerli olamayacağından, kadastro komisyonunca bu itiraz doğrultusunda oluşturu­lan kararın da yasal bir dayanağı yoktur. …”

7. HD T: 26.05.2003, E: 2003/1370, K: 2003/1769

“ … Dava konusu taşınmaz kişiler adına tespit edilmiş, Hasan ve Şemsettin 10.5.1946 tarihli senede dayanarak tespitten sonra ve askı ilanından önce komisyona itirazda bulunmuşlardır. 3402 sayılı Kanunun 9 ve 10.maddelerine göre komisyonun yetkileri sınırlı olup, belgeye karşı tanık dinlenmeyeceği halde komisyon muhtarı ve kendiliğinden belirlediği bir kişiyi dinlemiştir. Konuyu düzenleyen aynı maddelerde komisyonun eski tutanağın yerine hak sahibini belirleyici yeni bir tutanak düzenleyeceği yazılı ise de 766 sayılı kanunda belirtildiği şekilde gerçek hak sahibi ibaresi bulunmamaktadır. Bu durumda itiraz edenin itirazı yerinde görüldüğü takdirde kabul edilerek bu kişi veya kişiler adına yeni tutanak düzenlenmesi, itirazın haklı görülmemesi halinde tespitin önceki malikler üzerinde bırakılması gerekir. Tespite itiraz etmeyen hazine adına tutanak düzenlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle komisyonun 26.7.2001 tarihli kararı yok hükmündedir. Bu karara dayanılarak düzenlenen ve ilana çıkartılan tutanağa da değer verilmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkemece tutanağın kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine ve 6.11.2000 tarihinde yapılan tespite göre ilan yapılması ve bu ilana karşı dava açıldığı takdirde bu davanın görülmesi gerekir. …”

16. HD T: 01.02.2016, E: 2015/1846, K: 2016/439

“ … Kural olarak kadastro tutanağının tespitinden sonra askı ilanından önce açılan davalar itiraz niteliğinde olup kadastro tespitinin kesinleşmesini engeller. Bu şekilde askı ilanından önce açılan davaların kadastro mahkemesinde yürütülmesi zorunludur. Hal böyle olunca; tespitten sonra ve askı ilanından önce açılan davada Mahkemece Kadastro Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir. …”

16. HD T: 28.12.2015, E: 2015/18597, K: 2015/16275

“ … Dava konusu 157 ada 23 sayılı parsel hakkında askı ilan süresi içinde açılan tespite itiraz davaları birleştirilmeyerek 08.07.2009 tarih ve 2007/197 Esas, 2009/29 sayılı ilamı ile dava açan davacının davasının kabulü ile taşınmazın Ömer oğlu M. Ş. mirasçıları adına tesciline karar verilmiş, aynı mahkemenin 23.10.2014 tarih ve 2014/12 Esas, 2014/19 Karar sayılı ilam ile bu kez dava açan diğer şahsın davası ret edilerek tespit gibi tespit maliki davalılar adına tescil kararı verilerek, her iki karar da usulünce kesinleştirilmiştir. Kadastro Mahkemesinde aynı parsel ile ilgili açılan davaların birleştirilerek görülmesi, doğru ve infazı kabil sicil oluşturulması gerekirken davaların ayrı ayrı görülüp farklı tescil kararları verilerek kararın infaz edilemez hale getirilmesi isabetsizdir. …”

16. HD T: 12.06.2012, E: 2011/4227, K: 2012/5273

“ … Kadastro davalarında kadastro tutanağı aslının dosyada bulunması zorunludur. Dava konusu 306 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tutanağı aslının dosyada bulunmaması üzerine, dairemizin geri çevirme karan uyarınca, bulunabileceği yerden yapılan tüm aramalara karşın tutanak aslı bulunup dosya içine getirtilememiştir. Kadastro tutanağının düzenlenmesi için önceki tutanağa dair hiçbir belgenin dosyada olmaması halinde; mahkemece, nihai karar niteliğinde “dosyanın Kadastro Müdürlüğü’ne iadesine” karar verilir ve bu halde kadastro prosedürü yeni kadastro tutanağı düzenlenmesi ile başlar ve yeni kadastro tutanağı aslı askı ilanına alınarak olağan usullere göre kadastro tamamlanır.

Somut olayımızda olduğu gibi, yeni tutanak düzenlenmesi için gerekli önceki kadastro tutanağı örneğinin dosyada bulunması halinde ise; mahkemece, sadece kadastro tutanağı örneği Kadastro Müdürlüğü’ne gönderilerek yeni kadastro tutanağı düzenlettirilerek yargılamaya devam olunur. Bu nedenle; mahkemece dava dosyası içinde örneği bulunan kadastro tutanağının ihyası için ara kararı ile tutanak örneği ve ekleri Kadastro Müdürlüğü’ne gönderilerek, mevcut bilgilere göre kadastro tutanağının düzenlenmesi istenmeli, kadastro tutanağı düzenlenip gönderildikten sonra yargılamaya devam edilerek işin esasının incelenmesine geçilmelidir. …”

16. HD T: 30.11.2006, E: 2006/6076, K: 2006/7627

“ … Kadastro Mahkemesi tarafından yapılan keşifte vergi kaydının taşınmaza ait olmadığı bildirilmiştir. Kaydın taşınmazla ilgisi varılacak sonucu etkileyeceğinden uygulamanın çok sağlıklı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Vergi kaydı çayır hudutlu olduğu gibi eylemli durumda da taşınmaz kamu orta malı niteliğinde mer’aya bitişik bulunmaktadır. Kaydın taşınmaza ait olması durumunda miktarıyla geçerli olacağı tartışmasızdır. Taşınmazın başında icra edilecek keşif sırasında tespite aykırı sonuca varıldığı takdirde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilip aykırılığın giderilmesine çalışılmalı, vergi kaydının bu yere ait olduğu belirlendiğinde miktarıyla geçerli olacağı düşünülmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. …”

16. HD T: 15.07.2005, E: 2005/8282, K: 2005/6914

“ … Taşınmaz ile ilgili dava tespitten 4 yıl önce atiye bırakılmış ve taraflarca takip edilmemiştir. Bir başka ifade ile tespit tarihinde bu taşınmazla ilgili derdest bir dava bulunmamaktadır. Bu durumda taşınmazın tespitten önce davalı olduğundan söz edilerek malikhanesinin açık bırakılması mümkün değildir. Hal böyle olunca; taşınmazın öncesinin davalı olmadığı nazara alınarak, tutanak ve eklerinin Kadastro Müdürlüğü’ne devri ile normal usullere göre taşınmazın kadastrosunun tamamlattırılması gerekir. …”

16. HD T: 27.02.2004, E: 2003/12780, K: 2004/3091

“ … Kadastro tespiti sırasında taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle birden fazla kişiye tespiti nedeniyle açılan davada çekişmeli parsellerin tarafların kök miras bırakandan kaldığı tartışmasız olduğuna terekenin paylaşıldığı usulen kanıtlanamadığına göre parsellerin veraset ilamındaki payları oranında kök muris mirasçıları adına tesciline karar verilmesi yerindedir. …”

16. HD T: 25.06.2002, E: 2002/8174, K: 2002/7576

“ … Taraflar arasındaki uyuşmazlık tapulu taşınmazın paydaşları arasında tapu dışı yolla paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşım yoksa kayıt miktar fazlasının ne şekilde bölüşüleceği konusundadır. Davacılar paylaşım ve paylaşım sonucu imar ve ihya olgusuna dayanmışlardır. Paylaşmanın varlığını, tarihini, bütün paydaşların paylaşıma katıldığını veya usulen katıldığını kanıtlamak zorundadır. Paylaşım kanıtlanmadıkça kayıt miktar fazlasının davacılar adına tescili mümkün değildir. Zira bu durumda genişletmenin kayıt maliklerinin tümüne izafeten yapıldığının kabulü gerekir. Davacılara paylaşımı kanıtlamak üzere olanak tanınmalı, tarafların bildirdiği ve bildireceği tüm deliller toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. …”